Barokrasi
Nedir Demokrasi? En kısa tabiriyle “Halkın İktidarı” demek. Yunanca “Demos”(Halk) ve “Kratos” (İktidar) sözcüklerinden oluşan Demokrasi halkın iktidarı anlamına geliyor. Eski Yunanlılar, çağdaşları doğu despotluklarına karşı kendi yönetimlerine bu adı vermişler.
Ülke yönetimi için kullanılsa da her türlü topluluğun, örgütün, oluşumun seçimi, o gurubu oluşturanlar tarafından belirlenir.Bu demokratik yapılan seçimlerle belirlenir. Kim belirler? O topluluğu oluşturan üyeler. Sınıf başkanı o sınıfı oluşturan öğrenciler tarafından seçilir. Bir sivil toplum örgütünün yönetimi de o oluşumu oluşturanlar yani üyelerince belirlenir. Neye göre belirlenir? Aday olanlar programını sunar, oluşumu oluşturanlar programları inceler demokrasi gereği en gerçekçi olan program seçmenince belirlenir. Sınıf başkanı olmak isteyen öğrenci der ki; “beni seçersen sana silgi veririm”, diğer aday der ki; “beni seçersen de sana top vereceğim”. Peki toplumların yaşamlarını kolaylaştırması, halkın düşünce, istek ve görüşlerini başta anayasa ve hukuk kurallarına uygun, insanca yaşamak adına sağlama görevi olan sivil toplum örgütlerinde neler vaat edilir? Veya edilmeli midir?
Bu sığ tartışmalar sürer gider… Yönetici adayı hep vaad eden mi olmalıdır? Bu durum özellikle baro seçimlerinde de devam etmekte olup ve yıllarca baro yöneticiliği yapan birisi olarak ilgimi çekmiştir. Şimdi baro seçim dönemi başladı.Nasıl olmalı? Neyin vaadi? Neyin taahhüdü olmalı? Ya da vaat ve taahhüt ne olmalı?
Avukatlık Yasası, Avukatların ve Avukatların bağlı olduğu Baroların görev ve yetkilerini belirlemiş, özellikle Avukatlık Yasasının 1. Maddesinde Avukatlığın bir kamu hizmeti olduğu belirtilmiş, tanımı yapılmış, “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir… Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.” Denmiştir.
Barolarda yasada belirlenen amaç ve hedeflerin dışında bir vaat veya taahhüt demokrasisi getirilmesi bana hep garip geldi… Bir aday ne taahhüt edebilir ki? Yasayla düzenlenen kurallar yasayla değişir… Şu an TBMM’de seçilmiş milletvekillerinin meslek istatistiği çıkarıldığında en çok hukukçu ve avukat olan milletvekillerini görüyoruz… TBMM’de, ülke siyasetinde vaat ve taahhütler yapılması gerekirken barolarda vaat ve taahhüt çok işe yaramaz…Sanmıyorum…
Ama bir dakika !!! Bu taahhüt ve vaatler için önce adayların ve listelerinin programları olması gerekmez mi? Evet… Bu da demokrasinin gereği değil midir?. Ben programları bir seçmen olarak belirlemeliyim ve ona göre içlerinden birine oy vereyim… En azından “silgi (!)” veya “top(!)” vaad etmezsin de dersin ki,
• Meslektaşların mahkemeler önünde ezilmemesi için, hak ve menfaatlerinin korunması için mücadele edeceğim,
• İnsan hakları ve hukuk devleti ilkelerinin korunup kollanması adına daha etkin çalışacağım,
• Sivil toplum örgütlerinin kentsel bazda daha etkin örgütlenmesi, çocuk
hakları, kadın hakları konularında çocuk ve kadınla ilgili tüm oluşumlarla işbirliği yapacağım, emniyet birimleri ile koordineli çalışarak insan hakları ihlallerinin önüne geçeceğim,
• Özellikle Avukatlık Yasasının 95.maddesinde söz konusu Baronun görevlerin daha etkin hale getireceğim,
• CMK avukatlarının haklarının alınması konusunda etkili girişimler yapacağım.
Bir de öyle vaatler var ki, yasa değişikliği gerektirir tarzda… İstediğin kadar vaat et anlamı yok ki… Meclisten yasa olarak çıkacak ki vaadinin anlamı olsun… Vaat etme daha iyi…. Yok öyle istediğini vaat etmek, yanlış olur, hukukçu sıfatına yakışmaz…Mesela, “Baronun protokolden çıkarılması”… Neden yargının üç unsurundan biri olan savunmayı temsil eden Barolar protokolden çıksın ki? Bundan ne fayda sağlayacaksın? Sen savunmanın görevini en iyi ve en etkin şekilde yapılmasını sağla yeter… Tabii ki baro kamusal çerçevede, kurum olarak dışlanmadan temsil edilmeli, varlığını ortaya koymalıdır…
Ama anlaşılan o ki, Baroların seçimi de genel siyaset geleneğine dönüşüp “vaatler savaşına” dönmüş durumda… Ne diyelim “en hayırlı dilek bizimki olsun”…
17.10.2010
MUSTAFA MURAT BİLGİN
HUKUKÇU
Bir Cevap Yazın